Bir çoğunuzun belki tebessümle okuduğu başlık birazdan sizin de hayallerinizi umutlara teslim etmenize vesile olabilir. Yaşadığımız dünyaya şekil vermek umuduyla geçiririz gençliğimizi.
Her birimizin ayrı ayrı hayalleri, farklı beklenti ve umutları vardır yaşama dair.
Söze başlayan herkesin besmelesi barıştır. Halkların, ırkların kardeşliğidir. Fakat ne acı vericidir ki yapılan çoğu eylem aksidir söylenenlerin.
Bir dolmuşun arkasında görüp aklıma kaydettiğim bu söz bana şu söyleyeceklerimi düşündürdü.
Hayaller; her düşünen bireyin yaşadığı hayatın ardında; umduğu, düşlediği, beklediği.
Ve umutlar… Hayallere varma çabasıyla geçirilen her an yapılan her eylem.
Sokaklara çıkıp insanları seyre durduğum çoğu vakit yüzlere karışmış nice sahte gülüşlere şahit oluyorum.
Sonbaharda ağaçları terkedip rüzgara teslim olan yapraklar gibi dökülüyor insan insanın gözünden, yüreğinden.
Sevgi sözcüğü dağarcıklarda asılı kalmış ve muhabbet, ülfet, merhamet ağır bir yük olmuş kitapların ve hatiplerin sırtında.
Yüzlerden sarkan ve bardak taşıran cinsten kin ve adavet sokakların rengini bile etkilemiş.
Tabelalardan dükkan camlarına kadar kara kalemle çizilmiş insanımızın yalnızlığı.
Ekonominin, dolar ve endekslerin dillerin ucundan midelere kadar çektiktirdiği “ah ne olacak memleketin hali” nakaratları çoluk çocuktan en yaşlısına kadar sirayet etmiş lisanlara.
Öylesine mübtelası olmuşuz ki çağın; çağları aşıp gelenin o yüce haykırışı bile ulaşmıyor kulaklarımızın küpeliğine.
Yine de dolmuş şoförümüz arabasının arkasına yazdığı bir cümle ile kendine ve çevresine hatırlatmak istiyor. Ki hayaller var ve onları ayakta tutan umutlara emanetler.