Bizi yoktan var eden, bize sayısız nimetler bahşeden alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a hamd ü senalar olsun.Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Server-i Asfiyâ, Hâtemü’l-Enbiyâ Muhammed (SAV) Salât ü selâm, tahiyyat ü ikram, her türlü ihtiram ona, onun ashabına, etbâına, Ehl-i beytine olsun.
Yüce Allah insanoğlunu mükerrem ve mükemmel bir varlık olarak yaratmıştır. Fakat bu mükemmelliğine rağmen insan, ilâhî hitaba doğrudan muhatap olacak yapıya sahip değildir. Bu sebeple dünyada insan hayatının başladığı günden beri, Allah Teâlâ, onların arasından seçtiği “Nebî” veya “Resul” denilen peygamberleri kendisiyle kulları arasındaki irtibatı kurmak ve açıklamakla görevlendirmiştir.
Bütün peygamberler, zulümat ve karanlıklar içinde yüzen ve yolunu kaybetmiş kimi nefsine kimi puta veya başka şeylere kul olan köle olan doğru yolu kaybetmiş batıl yollarda bocalalayan insanları özgürleştirip Sadace ve sadece kendisini yoktan var eden ve sayısız nimetler bahşeden yaratıcısı olan Yüce Allah’a kul olmayı ve ibadet etmeyi, rabbini ve ma’budunu tanıtıp sahte ilahları redetmeleri ve Allah’ın emir ve nehiylerini O’nun kullarına ulaştırmak ve onlara doğru yolu göstermekle görevlendirilmiş hidâyet elçileridir.
Bütün peygamberlerde ortak olan vasıflar ve özellikler şunlardır:
- Sıdk (Doğruluk): Bütün peygamberler Allah’tan alarak verdikleri bütün haberlerinde doğru sözlüdürler. Onlar hakkında kizb (yalancılık) vasfı düşünülemez.
- Emanet (Emin ve güvenilir olmak): Peygamberler Allah’ın kendilerine verdiği vazifeleri yerine getirme hususunda emin ve güvenilir kimselerdir. Peygamberlerde asla hıyânet hâli görülmez.
- Tebliğ: Peygamberler Allah’tan kendilerine vahyolunan şeyleri ümmetlerine noksansız, ilâvesiz olarak aynen bildirirler, tebliğ ederler. O haberleri ketmedip gizlemek, tahrif edip değiştirmek söz konusu değildir. Kitman, yani, hakikatı gizleme vasfı peygamberlerde yoktur.
- Fetanet: Peygamberler üstün bir akıl ve zekâya, kuvvetli bir hâfızaya ve yüksek bir mantık ve ikna kabiliyetine sâhiptirler. Peygamberlerin delilik, gafillik, cahillik gibi sıfatlarla uzaktan yakından hiçbir alâkaları yoktur.
- İsmet (Masûmiyet, günahsızlık): Peygamberler gizli-açık her türlü günahlardan, kusurlardan, kötü hallerden, peygamberlik şerefiyle bağdaşmayacak hareketlerden uzaktırlar. Mâsiyet, yani, günah işlemek peygamberler hakkında muhaldir.
Bütün peygamberlerde olan bu vasıflar ve sıfatlar dışında Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed’in de sıfatları vardır. Hak, adalet, güzellik ve iyiliği gerek öğütle gerekse davranışlarla insanlara miras bırakmıştır.
Usve-i Hasene :Hz Muhammed her konuda bizim için en iyi örnektir. “Andolsun ki, sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü ümid eden ve Allah’ı çokça anan kimseler için, Resûlullah’ta güzel bir örnek vardır.” Bu hitap halis müminleredir. “Üsve” kelimesi güzel bir haslet demektir.
İnsanlar dünyada amaçlarına ulaşabilmek için uygun örnek ve rehberler edinirler, bunların yollarını izleyerek, tavsiyelerine uyarak hareket edip istediklerini elde etmeye çalışırlar. Allah’a iman edip O’nun rızâsını isteyen, âhirette lutfedeceği emsalsiz nimetlere mazhar olmayı uman ve daima Allah sevgisiyle yaşamak isteyen insanlar için eşi bulunmaz örnek, O’nun sevgili kulu, elçisi, rahmeti, şahidi, müjdecisi, davetçisi, ışığı olan Muhammed Mustafa’dır. (bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu: IV/344.
(Ahzab, 33;21)
O, Rasûl-i Ekrem Efendimiz, bütün peygamberlerin en faziletlisi ve insanlığın en şereflisidir.Necip Fazıl, O’nu kısaca şöyle tasvîr eder: Sen, fikir kadar güzel;
Ve tek, birden daha tek! Itrını süzmüş ezel;Bal sensin, varlık petek…Sensin ölüme hisar;
Bâkisi hep inkisar..Sar bizi, çepçevre sar,Rahmet rüzgârı etek!..Habibullah ‘’Allah’ın en sevgilisi” Al-i İmran, Suresi, 31. âyetinde “Ey Resulüm, de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” ” âyetin muhatabı Efendimize hitaben Allah: “Beni sevenler, benim de onları sevmemi istiyorlarsa sana uysunlar, senin gibi olmaya çalışsınlar” buyurmuş olmaktadır. Bu âyet Sevgili Peygamberimiz’in “Allah’ın sevgilisi” olduğuna şüphesiz delildir. Âyet-i kerime ayrıca Allah sevgisine ermek ve hakiki sevgide zirveye ermek isteyenlere bir de yol gösteriyor. Nitekim Hazreti Peygamber (aleyhisselatü vesselam) da şöyle burmuştur: “İbrahim Halilulah (Allah’ın dostu), Musa Safiyullah (Allah’ın seçkin kulu) ben ise Allah’ın bana bir ihsanı ve bir ikramı olarak Habibullah’ım (Allah’ın en sevgili kuluyum.)” (bk. Darimî, Mukaddime, 8; Tirmizî, Menakıb, 1)
Rasûlü’s-Sekaleyn Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir. Yâni Rasûlü’s-sekaleyn’dir. Getirdiği dîn, kıyâmete kadar bâkîdir. Diğer peygamberler ise geçici bir zaman için ve bâzıları da münhasıran bir kavme gönderilmişlerdir. Bu bakımdan her peygamberin mûcizesi kendi zamânına münhasırken, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mûcizeleri bütün zamanlara şâmildir. Bilhassa Kur’ân-ı Kerîm, O’na verilen en büyük mûcize olarak kıyâmete kadar tahrîften masûn olarak bâkîdir.
Hâtemü’l-Enbiya“Peygamberlerin Sonuncusu” demektir. “(Bilin ki, ey müminler) Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, fakat o, Allah’ın Elçisi ve bütün peygamberlerin sonuncusudur. Ve Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzâb Suresi, 40. Âyet)
Allah Rasulü (sallallahü aleyhi vesellem)in “Ben, Âdem su ile toprak arasında iken nebî idim.” (Tirmizî, Menâkıb, Keşfu’l-Hafâ, II, s. 132) beyânı Kendisinin insanlar ve cinler âlemine peygamber olarak gönderilişiyle yani bedenen yaratılışıyla peygamberlerin en sonuncusu olmasına rağmen ruhen yaratılışı bakımından ilktir.